6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU MADDE 303/1 UYARINCA KESİN HÜKMÜN ŞARTLARININ YARGITAY UYGULAMASI HAKKINDA
BİLGİ NOTU
Bilindiği üzere kesin hüküm HMK m.114/1-i’de dava şartı olarak düzenlenmiştir. Dava şartlarının mevcut olup olmadığı hâkim tarafından davanın her aşamasında re’sen araştırılabilmektedir. Bu itibarla HMK m. 303/1 uyarınca;
“Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.”
Düzenleme mevuttur. Bu düzenlemenin uygulaması hakkında güncel Yargıtay kararları bilgi notu olarak sunulmuştur. Şöyle ki;
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 17.09.2019 tarih, 2016/16241 E. ve 2019/5269 K. Numaralı kararında;
“SONUÇ : Mahkemece, çekişmeli taşınmazların hükmen tesciline esas alınan Tarsus Kadastro Mahkemesi'nin 1955/462 Esas, 1997/146 Karar ile 1999/169 Esas, 1999/190 Karar sayılı ilamları gerekçe gösterilerek kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; verilen karar dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun düşmemektedir. 6100 Sayılı HMK'nın 303/1. maddesi gereğince “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” Mahkemenin kesin hüküm saydığı Tarsus Kadastro Mahkemesi'nin 1955/462 Esas, 1997/146 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; çekişmeli 150 parsel sayılı taşınmaz hakkında davacı Hazine tarafından, taşınmazın tespit maliki H. Karamehmet (eldeki dosyanın taraflarının müşterek murisi) aleyhine kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili istemine dayalı olarak dava açıldığı, yargılama sonunda Hazinenin davasının reddine ve çekişmeli 150 parsel sayılı taşınmazın 1/3'er hisse ile eldeki dosya davalıları ..., ... ve ... adına tesciline karar verildiği ve verilen kararın, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin onaması ile kesinleştiği; Tarsus Kadastro Mahkemesi'nin 1999/169-190 Esas-Karar sayılı dosyasında ise çekişmeli 154 parsel sayılı taşınmaz hakkında davacı ... tarafından tespit maliki Hazine aleyhine tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak dava açıldığı, yargılama sonunda davanın kabulüne ve 154 parsel sayılı taşınmazın 1/3'er hisse ile eldeki dosya davalıları ..., ... ve ... adına tesciline dair verilen kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin onaması ile kesinleştiği anlaşılmaktadır. Açıklanan dosya kapsamı itibariyle her iki davada dava konusu edilen taşınmazlar aynı olmakla birlikte, eldeki dosyanın tarafları sözü edilen dava dosyalarında karşı karşıya gelmemişler, başka bir anlatımla aynı tarafta yer almışlardır. Bundan ayrı, eldeki dosyada davacılar Kadastro Mahkemesindeki 1955/462 ve 1999/169 Esas sayılı dava dosyalarında vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve müşterek muris H. Karamehmet'in davalılar lehine 1964 tarihinde düzenlediği hibe senedinin geçersiz olduğu iddiasına dayanarak tespitten sonraki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunduklarına göre dayanılan hukuki sebebin de farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda kesin hükmün varlığından söz edilemez. Hal böyle olunca, mahkemece; tespitten sonraki nedene dayalı dava yönünden işin esasına girilip toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup davanın niteliğine göre olayda 3402 Sayılı Kanun'un 12/3. maddesinin uygulama yeri de bulunmadığına göre davalılar vekilinin buna ilişkin temyiz itirazı yerinde değilse de, davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.”
Aynı yönde Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 24.04.2018 tarih, 2015/20001 E. ve 2018/2856 K. Numaralı kararında;
“Dolayısıyla her iki davanın tarafları ve sebebi aynı olmakla birlikte, konularının farklı olduğu, bir diğer ifade ile önceki tarihli davanın davacı ...'nin babasından doğrudan kendisine intikal edecek paya dair olduğu, eldeki davanın ise davacının babası ...'den eşi olan ...'ye ondan da davacıya intikal edecek paya dair olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; mahkemece; işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde bulunduğundan kabulüyle 107 ada 4, 115 ada 27, 124 ada 13, 125 ada 11, 126 ada 13 ve 127 ada 10 parsel sayılı taşınmazlara yönelik hükmün BOZULMASINA, 24.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Aynı yönde Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 12.06.2017 tarih, 2016/60 E. ve 2017/1775 K. Numaralı kararında;
“Dosya incelendiğinde, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1999/905 E. ve 2000/332 K. Sayılı dosyasına birleşen davalarda davacı kooperatifin 20.07.1991 tarihli genel kurulunun 11. Maddesinin mutlak butlanla malul olduğunun tespitine ilişkin kesinleşen kararın, ilgili davada taraf olmayan asıl ve birleşen davada davalı vakfa karşı ileri sürülemeyeceği ve hakkında kesin hüküm oluşturmayacağı,”
Görüldüğü üzere tarafı, konusu ve netice-i talebi farklı olan hatta tarafı ve sebebi aynı olsa dahi konusu farklı olan ve konusu aynı olsa dahi tüm tarafları karşı karşıya gelmemiş olan davalarda kesin hükümden söz etmek söz konusu olmayacaktır.
Saygılarımla,
Telli ve Cirit Hukuk Bürosu
Av. Melik TELLİ
*Söz konusu yazı kısa bilgilendirme amacıyla yazılmıştır ve her hakkı saklıdır. Her hukuki konu kendi somut unsurlarıyla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Comentarios